Ahlak Algımız Üzerine | Dr. Osman Bodur

Ahlak, gerek Müslüman toplumun gerekse de batı toplumunun üzerinde sıklıkla durduğu ve güncelliğini yitirmeyen bir kavram. Belki ahlaka yüklenen öznel yorumlarla, bu kavram belki de özde bilinen ve herkesçe müsellem olan bir hakikati ifade etse de farklı bakış açılarıyla neyin ahlaki olup olmadığı da sıkça değişmekte. O açıdan kavramın teolojik zeminine inerek meseleyi sathi de olsa satırlara dökmek oldukça zor ve bu yazının boyutunu aşacak cinsten. Bu sebeple ahlak algısını özellikle Kuran üzerinden ele almak istiyorum. Bu konuda Draz’a ait Kur’an ahlakına dair kaleme alınan kitabı da okuyucularımıza şiddetle tavsiye ederim.

Ahlak neye denir? Kim ahlaklıdır? Kişiden kişiye cevaplar değişse de asl olan dinin temel kaynaklarında ele alınan ve bize iletilen mesajlar, ahlakı anlayabilmemiz açısından kayda değerdir.

Dil bakımından seciye, karakter, tabiat ve huy manalarına gelen ahlak kelimesi, hem bireyin hem de toplumun inşasında önemli bir yer tutmaktadır.  Yaratmak manasına gelen halk kelimesiyle aynı kökten gelen bu kavram, manevi yönden kişinin gelişmesini, faziletlerle donanmasını haber vermektedir. Zahiri yaratmak halk; manevi olgunluk ise hulk ile ifade edilir. Allah insanı zahiren nasıl en ekmel ve müstesna yaratmış ise, insana düşen de iç dünyasını tıpkı zahiri gibi olgun, temiz ve manen yüce bir hale getirmeye çalışmaktır. Kelimenin bu etimolojik yapısından hareketle şunu söylemek gerekirse, insanda aslolan ahlaklı olmasıdır. Laahlaki tavır ve davranışlar insanın yaratılış keyfiyetine muvafık değildir.

Ne var ki günümüzde ahlak denince, dar bir anlam ifade edilmekte, kişinin dini yönden sağlam bir yaşantıya kavuşması öncelikli olarak algılanmaktadır. Ancak ayet ve hadislere bütünlük içerisine bakıldığı zaman, ahlakın çok daha genel bir durumu haber verdiği anlaşılmaktadır. Nitekim Draz, tamamen ayetlerden hareketle ahlak kavramını kategorize etmiş, kavramın hayatın hemen her alanıyla alakasını ortaya koymuştur.

Özetle bu farklı tasnif hakkında kısaca durmak istiyorum:

  • Bireysel/Ferdi Ahlak: Kur’an’da ve onun tefsiri mahiyetindeki hadislerde bireye yüklenen temel ahlaki sorumluluklar vardır. Bunlardan en meşhuru, kişinin iffetli olması, doğru sözlü olması, öfkesini kontrol etmesi, başkaları hakkında zandan sakınması, iyilikte yarışma, kötü ve çirkin davranışlardan sakınmak, yalan ve nifaktan uzak durması vb. pek çok davranış, bireysel olarak fertten beklenen ahlaki sorumluluklardır.
  • Aile Ahlakı: Kişinin bireysel ahlakını en evvel göstermesi gereken yer ailesidir. Sosyal hayatta tanımadığı kimselere oldukça nazik davranabilen insan, hayatını, huzurunu ve üzüntüsünü paylaştığı ailesine kimi zaman sert olabilmektedir. Bu sebeple ahlak, aile içerisinde de kendisini göstermelidir. Kur’an’da bu husus birkaç açıdan ele alınır. İlk olarak kişinin atalarına, evlatlarına ve torunlarına karşı sorumlulukları vardır. Eşlerin birbirleriyle sağlıklı iletişim içerisinde olmaları, evliliğin sağlam temeller üzerine kurulması Kur’an’ın aile ahlakı adına bizden beklediği davranış modelidir. Aile ahlakının en önemli yanını ise yakın akrabalara karşı bir takım ödevler oluşturmaktadır. Bir kimsenin, hem kendi yakın akrabalarına hem de eşinin akrabalarına saygıyla muamele etme, onların gönüllerini kırmama ailenin uzun vadede huzur ve mutluluğa ermesi açısından kaçınılmazdır. Bir kimse elbette ki evinin huzurunu bozan kimseler var ise onlara mesafe koyabilir. Ama sebepsiz yere, eşinin akrabalarına karşı mesafe koymak, onlara saygıda kusur etmek, hem ailenin huzurunu bozar, hem de ailede yetişen çocukların sosyal çevre kazanmalarına engel olur.
    Aile ahlakı açısından mirasın da önemi büyüktür. Miras, uzun vadede kardeşler arasında fitne sebebi olabilmektedir. Bundan ötürü anne babaların miras taksiminde eşitliğe ve adalete özen göstermeleri, mümkün mertebe kaos ve kargaşadan uzak durmaları elzemdir.
  • Sosyal Ahlak: Kur’an’da en çok yer tutan ahlaki müeyyideler arasında sosyal ahlak yer tutar. Bu konuda hem yasaklar, hem emirler hem de sosyal hayatın olmazsa olmazı olan nezaket kurallarına fazlaca yer verilmiştir. Yetim mallarını yemek, ihanet, yalan şahitlik, gerçeği gizlemek, namus ve haysiyet ihlali, hâkimleri aldatmak, haksız eziyet ve zulüm sosyal ahlak adına Kur’an’da ki yasaklardan bazılarıdır. Emaneti sahibine vermek, akitleri meşru zeminde yapmak, evrensel sevgiye sahip olmak,  adaleti tesis etmek gibi ahlaki müeyyideler ise sosyal ahlak bağlamında ayetlerle emredilen bazı ilkelerdir. Toplantıyı terk ederken izin istemek, izinsiz bir başkasının yanına girmemek, alçak sesle konuşmak, selama en güzeliyle karşılık vermek, yumuşak sözlerle konuşmak gibi hususlarda Kur’an’da yer alan bazı nezaket kurallarıdır.
  • Devlet Ahlakı:Kur’an’da en dikkat çekici ahlak okumalarından birisi devlet ahlakıdır. Draz, devlet ahlakını temelde iki başlık altında incelemiştir: İlki başkanla halkın münasebetidir. Hem devleti yönetenin hem de halkın yapması gereken bazı sorumluluklar vardır.  Halka danışmak, alınan kararları uygulamak, adaleti tesis etmek, kamu hakkını korumak, kamudan sadece zenginleri faydalandırmamak, diğer din mensuplarına din ve inanç bakımından hürriyet tesis etmek devlet ahlakı bağlamında Kur’an’ın yöneticiye yüklediği sorumluluklardır. İdeal bir devlet düzeninde Kur’an, halka da bazı ahlaki sorumluluklar yüklemiştir. Disiplin, bir ideal etrafında birlik olmak, düzeni bozmaktan ve her türlü kargaşadan uzak olmak, düşmanla birlikte hareket etmekten sakınmak halka dair bazı ahlaki yükümlülüklerdir.
    Devlet ahlakının ikinci yanı ise dış münasebetlerdir. Devletin dış münasebetler konusunda takınması gereken tavır, normal zamanlar ve husumet zamanları olmak üzere iki kısımda incelenmiştir. Normal durumlarda evrensel barış üzerine diğer devletlerle ilişkileri düzenlemek, iyi komşuluk içerisinde olmak; husumet zamanların da ise akıllı ve mutedil hareket etmek, sabırlı olmak, diplomasiyi iyi işletmek gibi hususlar ahlaki bazı müeyyidelerdir.
  • Dini Ahlak: Dini ahlak denince ise, kişinin Allah’a karşı yapması gereken görevler buna dahildir.  Allah’a iman etmek, ibadetleri tam eda etmek, O’na güvenip dayanmak dini ahlaka dair Kur’an’da yer alan dini ahlaka dair örneklerdir. Özellikle Allah ile kul arasındaki  ilişkinin istenen seviyede olması, bu ahlakin geliştirilmesine bağlıdır. Ezcümle Draz’ın bu tasnifi, ahlak mefhumunun sadece din ve dini yaşayış etrafında şekillenmediğini göstermektedir. Allah ile irtibatını sağlam tutan bir insandan beklenen, bu davranışını hayatın bütün karelerinde temsil edebilmesidir.

Ahlak bir Müslümanın manen bedenini örten bir elbise gibidir. Bütündür. Parçalara ayrılmaz. Camide namazını eda edip dini ahlaka sahip olan bir bireyin, bu dini ahlaki, çarşıda pazarda, sosyal hayatta, aile hayatında ve devlet nizamında kendini göstermelidir.
Ahlakı, sadece dini alana ve şekilciliğe kurban etmek uygun değildir. Zahiren bir kimsenin çok dindar görüntü vermesi bizi yanıltmamalı, o kimsenin beşeri ilişkileri de önemlidir. “Din muameledir.” hadisi de bu anlamda teemmül edilmelidir.
Demek ki ahlak, Kur’an’da önce birey, daha sonra aile, akabinde sosyal hayat, sosyal hayattan sonra haliyle devlet ahlakı ve en sonda dini ahlakla şekillenen şümullü bir kavramdır. Bütün bunlar arasında ahenk ve uyum olmalıdır. Bütünlük olmadan bir yerde çok iyi, ama reelde sorunlar taşıyan bir ahlak düşüncesi ile toplumun ileriye gitmesi düşünülemez. Toplumları yücelten, büyüten, geliştiren ahlaktır. Ahlak evi muhafaza eden çatı gibi toplumu tehlikelerden korur.

Neyin ahlaki olup olmadığını ise, en evvel bize haber veren tabi ki Kur’an ve onun en yetkili müfessiri Hz. Peygamber’dir. Bu yüzden evlatlarımıza küçüklükten itibaren Kur’an ve sünnet ışığında tebellür etmiş ahlak düşüncesi aşılanmalı ki yaşları büyüdüğü zaman etrafından gelen tazyikler karşısında neyin ahlaki olup olmadığı hususunda zorluk çekmesinler.

Dr. Osman Bodur